Gurme HaberGURME NOTLARI

Ya Virüs Yarasadan Çıkmasaydı!?

Geçtiğimiz hafta Harbi Yiyorum Instagram hesabımızda bir paylaşım yapıp, işte tam da bunu sorduk. Hani herkes Çin’e, Çinlilere ve önlerine gelen her hayvanı yemelerine laf ediyor ya, peki bu virüs bizim yeme alışkanlıklarımızda normal kabul ettiğimiz ama başka ülkelerin insanlarına ters gelen bir yiyecekte ortaya çıksaydı?

Mesela “Koç Yumurtası“nı ele alalım! Ya da bizdeki kibar ismiyle “Billur Kebap”. Sorumuzu geçtiğimiz hafta tam da bu tip bir videonun üzerinen sorduk. Amacımız insanlarımızın bu empatiyi geliştirecek bir limbik sistemlerinin olup olmadığını anlamaya çalışmaktı. (İnsanın ve sağduyusunun gelişmişliği testi diyelim.) Paylaşımın altındaki yorumları okursanız olayın hakikatinden ne kadar uzakta olduğunu zaten kendiniz göreceksiniz.

Paylaşımdaki metnim aynen aşağıdaki şekildeydi!

BİR KONUYU TARTIŞMAYA AÇMAK İSTİYORUM: Şimdi Çin 🇨🇳 e yarasa 🦇 yılan 🐍 börtü böcek 🐛 yiyor diye kızıyoruz ya hani! Hatta “Allah cezanızı versin. 💩 yiyin.” Falan diyoruz. E, şimdi biz de Koç 🐑 Yumurtasını, (Billur Kebap) ismiyle, işkembeyi, kokoreçi, şırdanı, kelleyi, kelledeki gözü, tavuğun taşlığını vs hepsini yiyoruz. Şimdi bize normal gelen bu yeme içme kültür içinde yediğimiz koç 🐏 t**ş**ndan bir virüs 🦠 bulaşırsa başka birileri de bize demez mi 💩 yiyin, her 💩yiyorsunuz diye
.
Amacım yermek, yanlış demek değil; sadece üzerine düşünüp farkındalık sağlamak
.
Siz ne dersiniz? Video: @cihangirkebap

Harbiyiyorum Instagram Hesabı

Özellikle bu videoyu niye seçtiğime sonra geleceğim… (Paylaştığımız video aşağıda)

Yorumların çoğundan insanların yazdıklarımı zerre kadar okumadığını, hemen konuyu helal/haram ya da dini açıdan ele aldığını, bu yemeği daha önce yemeyenlerin yiyenleri hor gördüğünü, yine Çin’i ve Uzakdoğuluları aşağıladığını kendi gözlerinizle görebilirsiniz.

Şimdi! İnsanların binlerce yıldır bulunduğu topraklar üzerinde geliştirdiği ve her defasında sonraki nesillere aktarmış oldukları bir yeme-içme alışkanlığı olduğu ortada. Yani bizim ayıla bayıla yediğimiz kokoreç için bir Rus, “Aman yarabbi! Hayvan bağırsağı yiyen ucubelersiniz. Allah belanızı versin!” diyebilir. Biz de böcek, çekirge yiyen bir Kamboçyalıya saydırabiliriz…

Bugün bizim İslami açıdan helal saydığımız ineği yemek, bir Hintli için anasına küfür etmenizden beter. (İslami açıdan bakan biri Hintli’yi zaten kafir gördüğü için fikrini/hassasiyetini dikkate dahi almaz.) Aynı şekilde erkek penisini andıran şırdanın Adanalıların milli yemeği olduğunu öğrenince bir Rus olduğu yerde düşüp bayılabilir. Bir Adanalı da o Rus’un tiksinip bayılmasını izlerken büyük keyif alabilir.

Bakın dikkat ettiyseniz merkezde hep biz varız! Kendimizi aradan çekersek aslında sorun tamamen ortadan kalkıyor ama maalesef o kemalata henüz ulaşamadık.

Instagram paylaşımımızın altındaki yorumlardan da görebileceğiniz gibi aslında sıkıntı neyi yediğimizde, ya da tercih ettiğimizde değil, tüm egomuzla beraber kendimizi, kendi örf ve adetlerimizi, dinimizi mutlak ve tek doğru olarak görüp, geri kalan herkesi/her şeyi yanlış/haram/denyo/cehennemde yanacak olarak görmemizden kaynaklanıyor.

Yani aslında insanlar (yorumlarda okursanız göreceksiniz) her ne kadar görmezden gelip de “Bizim yediğimiz hayvanlar helal bir kere! Allah onları helal kılmış.” diyerek Deli Dana ve Kuş Gribi gibi viral hastalıkları unutmuş (ya da görmezden geliyor dersek daha doğru olur) olsa da bal gibi bir virüs, şu anda müslümanların helal kabul ettiği yemeklerin spesifik yerlerinde ortaya çıkabilir. Ayrıca bunda Cenab-ı Hak için bir beis yoktur! Zira deli dana ve kuş gribinin doğayı kendi bitmek bilmeyen açgözlülüğü ve EGOSU doğrultusunda değiştirmeye çalışan insanoğlunun elinden çıktığını biliyoruz.

Peki Burada Esas Hata Kimde?

Hatta öyle ki bu videoda olduğu gibi Adana’da Cihangir Kebap isimli bir lokanta sahibinin saçları jöleli bir biçimde üç-dört tane koçun yumurtalıklarını elinde neşeyle sallaya sallaya gelmesi, bu yumurtalıkları izleyicinin gözüne sokup kuşbaşı yaptıktan sonra kalp şekline getirmesi, sonra bunları şişe geçirip pişirmesi: Tam olarak anlatmak istediğim; canlılar ve doğa üzerinde tahakküm kuran insan hegomanyasının, yani insan egosunun ne olduğunun Instagram videosu olarak şekil bulmuş allegorisi aslında.

Daha çok takipçi, daha çok müşteri, daha çok şöhret, daha çok para! Peki ya sonra?

Bu tip sarkastik videoların ülkemizde başını çekenlerin kimler olduğunu gayet iyi biliyoruz. Üzücü olan şey ise, karakteri bu şekilde olan restoran sahiplerinin her geçen gün -bir matahmış gibi- bu kervana katılmaya devam etmesi. İşin daha da ironik yanı, lokantaların böyle sarkastik paylaşımlar yapmaya devam ederken ülke genelinde restoranların reel olarak üç haftadır kapalı olması.

Demem o ki; biz böyle davranmaya devam ettikçe, doğa kendi dengesini bulmak için o para kazanma ve ünlü olma umuduyla salladığın koç yumurtalıklarını zaten sana çoktan sallıyor bile!

Ha, sen farkında değilsin o ayrı.

EGONU BIRAKMALISIN, Ey İnsanoğlu!

Paylaşımın altındaki tüm yorumlar arasında en akl-ı selim olan aşağıdaki yorumdu. Egosuz, sağduyu ve bilgece… Çok nadir de olsa böyle izleyicilerimiz olduğu için mutlu oluyoruz.

@sunnomer02 – Oradaki insanlar 100 sene önce de yarasa tüketiyordu asıl sorgulamamız gereken neden şimdi bu virüs baş gösterdi…. Bazı bilim insanları asya ormanlarının verimli tarım arazisi için Avrupalılar tarafından yok edilmesiyle orada yaşayan yarasalar şehir taraflarına göç etmiş, orada yaşamış ve oradaki beslenme sonucu virüs değişime uğramış hayvanlar. Orada tarım arazilerinden ilaçlı böcekler vs tüketiyormuş. Yani şöyle bi bakınca aslında herşeyin sorumlusu biziz, onların beslenme alışkanlığı değil

@sunnomer02 isimli Instagram kullanıcısının yorumu…

Şimdi gelelim konuya yine vizyon katan ve yine sağduyu sahibi bir bilgenin açıklamasına… Videoyu izlerseniz tüm anlatmaya çalıştıklarımın özetini bu videoda bulabilirsiniz.

Coşkun Aral’ın “Neden Yarasa Yiyorlar?” Youtube Videosu

Kısaca diyor ki suç ne onda ne bunda! Suç insanın bitmek bilmeyen arzusunda, egosunda, yaptığı her şeyi (kendi zavallı dünyasında) doğru zannetmesinde. Herkesin ve her canlının hayatına kolayca müdahale edebileceğini ve kendi istediği şekilde değiştirebileceğini sanmasında, üstünlük taslamasında, her şeyi kendinin bildiğini sanmasında, kendi hırsları ve menfaati için akıldan ve sağduyudan uzaklaşarak erdemi, ahlakı ve hak olanı ayaklarının altına alıp çiğnemesinde!

Şimdi sorarım size. Gerçek virüs kim?

Salih Seckin Sevinc

Harbiyiyorum.com kurucusu ve yazarı. 2009'dan beri yeme-içme üzerine keşifler yapıyor. Araştırıyor, yiyor, içiyor, videolar/fotoğraflar çekiyor, düşünüyor ve yazıyor. 2021 - "Ruhani" (Roman) 2018- "Ölüm Yolcusu Abdülüver'in Tuhaf Seyahatleri" (Roman) 2016 - "Harbi Yiyorum - Türkiye'de Harbiden Nerede Ne Yenir?" (Yemek Kitabı) 2015 - "Her Şeyin Başı Blog" (İş Kitabı) 2014 - "Social Media for Real" (İngilizce İş Kitabı) 2012 - "Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya" (İş Kitabı) kitaplarının yazarı. 2018'den bu yana ODA TV "Lezzet Peşinde" köşe yazarı, Eylül 2019'da KRT'de "Harbi Yiyorum" programını hazırlayıp sundu. Şu anda "Nerede Ne Yenir?" cümlesinin altını doldurmaya ve lezzet keşiflerini/öğrendiklerini size aktarmaya devam ediyor.

2 thoughts on “Ya Virüs Yarasadan Çıkmasaydı!?

  • Murat

    Saçmalık olurdu yarasa yenmemisi gereken hayvan türü,bizim yediklerimiz yenebilir hayvan kültürü bu makalede saçmalmışsınız…..

    Yanıtla
    • İyi de işte nereden biliyorsun? :) Sana öyle dendiği, öyle öğrendiğin ve ona doğduğun için öyle diyorsun. Ya Çin’de doğsaydın? Ayrıca direk “bu makalede “saçmalamışsınız” demen, tam da yazıda bahsettiğim sorgulamayan, TEHLİKELİ zihniyet.

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir