Lori Hutchinson ile Pasta Süsleme Üzerine
Birazdan okuyacaklarınız çok feminen gelebilir, gelmesin! 2002 yılında New York Chelsea’deki Garden of Eden‘da çalışan bendeniz, çalıştığı alanda derinleşmeyi seven biri olduğum için iki blok aşağıdaki Culinary Institute‘da Pasta Süsleme (Cake Decorating) kurslarına katılmaya niyetlendim ama yer olmadığı için “Cookie – Kurabiye Yapım“kurslarına katıldım. (Garden of Eden’da yaptığım iş: Kahve yap, çöp çıkar, ortamı temiz tut! Sabaha temiz bırak.)
Hayatında daha önce eline mutfakta doğru düzgün bıçak almamış biri olarak 5 kadın içerisinde tek erkek olarak kendimle ahmakça bir gurur duyuyordum. Derslerde kadınlar bana gülmemek için kendilerini zor tutuyordu. Herkes Kitchen Aid denen aleti kullanıyordu ama ben kurabiye hamurunu elimle yoğuruyordum. Onlara “Gerçek el emeği bu, lütfen gülmeyin!” diyordum.
Türkiye’ye dönünce o yıllarda “Mutfak” denen olay bu zamanki gibi popüler değildi tabii. Alet yok, edevat yok, kalıp yok, Kitchen Aid yok, atölyeler yok… Ben de heva heves yarım kaldı tabii. Geldim zaten hemen işe girdim. Arada iki kez de sevenlerime limonlu kurabiye yaptım :)
Neyse efendim. Bu uzunca bir hikaye konusu aslında. Geçtiğimiz hafta eski iş arkadaşım Hande’nin daveti üzerine (ki kurumsal hayata vaktinde ‘hoşçakal’ deyip kendine ait butik bir pasta tasarım atölyesi açmıştır) gerçek bir Pammık Prenses olan, The_Caketress Lori Hutchinson’ın “Altın Payetler ve Yenilebilir Kağıttan Çiçekler” isimli atölyesinin ikinci günündeki Kağıttan Çiçekler kısmına katılabildim. (Yetişebildim demek daha doğru olur!)
Hande’nin Keyifli Tatlar isimli atölyesinde gerçekleşen etkinlikte katılımcılar tıpkı moda defilesine elbise hazırlar gibi pasta süslüyorlardı. Yine bolca östrojen hormonu içerisinde tek erkek olmam beni bir tuhaf hissettirdi. Bir de üstüne üstlük “Sevgililer Günü” Eh ne oldu dersiniz? Bu manzara bir anda beni 13 yıl öncesinde ABD’de katıldığım “Kurabiye” sınıfıma ve anılarıma götürdü elbette!
Geçtiğimiz hafta haberini de yaptığımız atölyenin divası Lori ile hemen ayaküstü çok keyifli bir sohbete başladık;
S.S.S: Lori, Hande senden bahsettiğinde hemen sitene girip inceledim. Hande’ye de dedim ki bu kız kendisi bir tasarım harikası elinden ne gibi tasarımlar çıkar Allah bilir!
Lori: -Sessizlik- Hande’de uzaktan dik dik bakıyor! Hehe. (İç ses: İyi başladık! Devam.)
S.S.S: Bu arada sitende gördüğüm fotoğrafların çok iyi. Kim çekti, arkadaşın mı?
Lori: Hayır. Profesyonel bir fotoğrafçı. Konsept tamamen bana ait ama.
S.S.S: Evet, tam olarak seni ve yaptığın işi yansıtmış. Tebrikler.
Lori: Teşekkürler.
S.S.S: Senin pastaların elbette daha çok birer düğün pastası. Ama ortaya çıkan işler sanki aynı zamanda gelin süsler gibi… Bir nevi gelinlik gibi hatta. Yani altın varaklar, yenilebilir kağıttan çiçekler v.s. Bunlar nereden geliyor?
Lori: Aslında ben moda eğitimi aldım. Bu yüzden o pasta süsleme stilime de yansıyor.
S.S.S: Aha şimdi anlaşıldı! Ondan demek ki. İyi de kaç yıldır bu işi yapıyorsun?
Lori: 10 yıldır.
S.S.S: Peki, kadınlara yaşı sorulmaz ama yaşın kaç acaba?
Lori: 30
S.S.S: OMG! Yani bütün bu kariyer “The Caketress” olmak, eğitim turneleri falan 10 yıllık hikaye. Ama bence kariyerinde süper bir başarı elde etmişsin. (İç ses: Arkadaş! Kız hem zeki, hem güzel ben mi elde edeceğim bu başarıyı! O elde edecek tabii.)
S.S.S: 3 çeşit pasta görüyorum. Biri altın varaklı, ötekisi gümüş, diğeri ne peki?
Lori: Evet. Bir diğeri de altın ve gümüş karışımı. Ben ona “Gilver” diyorum.
S.S.S: Ah, çok mantıklı. Silver ve Gold. Oldu sana “Gilver”. (Bu İngilizce çok kıyak bir dil. Bizde çok zor mesela. Sıkı mı birleştir. Altın ve gümüş. Oldu sana: Galtın. Şimdi sat bakalım bunu yurtdışına sıkıyorsa) Peki bu ilham nereden geliyor sana? Kreatif olmak bir yaşam biçimi midir? Nedir yani?
Lori: Gezmeyi severim. Zaten sürekli de seyahat halindeyim. Çoğu fikir yolda aklıma gelir. Sürekli de notlar alırım.
S.S.S: Peki en çok hangisi hoşuna gidiyor? Yapmak mı, öğretmek mi?
Lori: Aslında ikisi de dengeli. Birinden yorulunca ötekine geçiyorum diyebilirim.
S.S.S: Bir çeşit ying-yang yani.
Lori: Aynen öyle.
S.S.S: Bir sonraki büyük planın ne peki?
Lori: Seri üretim. Ama son derece kaliteli bir pasta yapım tesisi olacak.
S.S.S: İstanbul’a ilk gelişin mi?
Lori: Evet. Nereye gideyim?
S.S.S: Ne yemek istediğine bağlı. Bu da benim sanatım. Ehe :)
Lori: Şarap severim mesela…
S.S.S: Hımmm, iyi bildiğim ve çok sevdiğim bir yer var. Anadolu yakası, Avrupa yakası? Neres olsun?
Eveeeet arkadaşlar… Bundan sonrasını artık yayınlamıyorum elbette. Herkes kendisine iyi baksın. Sonraki röportajlarda falan görüşmek üzere. Röportaj olayını çok sevdik. Zira bundan böyle daha çok röportaj yapacağız…
Hoşçakalın! Gene gel Lori. Gene gel Pammık Prenses…