Nohut Kahvesi (Fakir-i Tiryakiye) Nedir?
Dünya Savaşını görmüş büyüklerimizden evvelden duyardık Nohut Kahvesini… 1918’de 1. Dünya Savaşının bitme evresinde kahve ithalatında yaşanan sıkıntılar ve kahve yokluğu, aynı diğer bir çok ”kahve olmayan kahve gibi kahvelerin” ortaya bir muadil olarak çıkması gibi gerçek bir yokluktan yaratılmış bir tür kahvedir. Yokluğun insan üstünde yarattığı enteresan yaratıcılık örneklerinden biridir.
Adından da anlaşılacağı gibi nohutun haşlanıp, kurutulduktan sonra ufak bir çekim işlemi görüp, kahve gibi pişirilmesiyle yapılıyor. Genelde sade yapılıp yanında tatlandırmak için kuru üzüm ile servis edilmesi makbuldür.
Nohut kahvesinde, nam-ı diğer Fakir-i Tiryakiyede köpüğü oluşturmak epey zordur. Bu sebeple az miktarda ekmek sodası veya karbonatın eklenmesi tavsiye edilir. Tat olarak Türk Kahvesi’ne biraz benzese de, kendine has topraksı, düz bir lezzete sahiptir. Kafein içermemesi de içim miktarına sınır getirmeyecek pozitif bir özelliğidir. Ayrıca nohutun son yıllarda bilimsel olarak, DNA sentezi ve yenilenmesi için gerekli olan folata sahip olduğu ispatlanmıştır. Bu özelliği ile de kansere karşı koruyucu olduğu belirtilmektedir. Bu yönüyle de, ”yokluğun ürettiği bu mütevazı kahve” savaş sonrası çok rağbet görmüştür.
Nohut Kahvesinin (Fakir-i Tiryakiye) çıkış noktası olarak gösterilen Çanakkale’nin Biga Yarımadası’nda halen (özellikle Işıkeli Köyü) yapılmaya ver servis edilmeye devam etmektedir. Yolunuz düşerse mutlaka bir tadına bakın, o yokluk zamanlarını çok daha iyi düşünüp, anacağınızı düşünüyorum.