Sirha İstanbul 2014, Omnivore Parti ve Bocuse D’or İstanbul’un Eleştirisi
Güzel şeyler vardır bir de daha güzel olmayı hakeden şeyler… Ben şahsen daha güzel şeylerin beklentisinde olan biriyim. Bu yüzden Sirha, Omnivore ve Bocuse D’or yarışma organizayonları için eleştirilerimi yapmazsam içimde bir şeyler eksik olacak.
Organizasyon
- Öncelikle bir yeme-içme fuarı ve etkinliğini -5.i katta yapmayın lütfen. Bir alt kat magma zaten. En üst katta Arap ülkeleri hede hödö kongresi yapılırken -5 işin değerini bir kere eksi beşliyor.
- İnternette kayıt aldınız, bize bir numara verdiniz ve bununla gelin dediniz. Sonra oraya geldiğimizde o numaraların tedavülden kalktığını öğrendik. Kayıtlar baştan yapıldı. İçeride sıra almış başını gidiyor, alt katın magma olduğunu söylemiştim, değil mi? Bunaldı insanlar.
- Bu yukarıda anlattığım iki madde işin başlangıç psikolojisi ve aslında organizasyonun nasıl gideceğine dair size hemen bir fikir de veriyor.
- Sirha, Omnivore, Bocuse Do’r etkinliklerini düzgün anlatılaydı iyiydi. İçeri giren çoğu insan etkinliğin ne olduğunu bilemedi. “Sirha nedir? Omnivore nedir? Yarışma mı var nerede? Davetiyelerde Omnivore yazıyor? Sirha nerede peki? Somon füme mi var nerede?” gibi sorular havada uçuştu.
- “Anadolu Lezzet Envanteri” benim fuar süresince en çok ilgimi çeken yer oldu ama hala “Kinoa“ya tapan ama “Siyez Bulguru“nun önünden geçen diyet temelli ev hanımları fuar sonrasında da “Siyez Bulguru” hususunda bilgili değillerdi. Neden? Çünkü tedarikçi sindirilmiş de ondan. Bari ürünlerin başlarına şöyle güzelce müze kartı şeklinde açıklamalar olsaydı da insanlar önlerinden geçerken okusaydı. Kitapçıklar var ama bu ülkede kimse onları okumaz. Türkiye’de herkes Instagram’da malum…Neden Instagram’da bir düşünün bakalım. Bir de tedarikçiyi niye eziyorsunuz yahu? Tamam, Metro‘dan alacağız her şeyi söz.
- Mehmet Yaşin Metro standında yemek daveti mi verdi? Bana mı öyle geldi? :)
- Yarışmaya gelen birçok insan o yapılışını izledikleri yemekleri yiyeceğini de sandı ya ben en çok ona gülüyorum.
Yarışma
- İlk gün Seda Sayan sunsaydı belki daha da eğlenceli olabilirdi.
- Yarışmacı ekiplerden ağlayanlar gördüm. (Ne oluyor yahu? Üzülmeyin annem…)
- En azından ikinci gün organizasyon değişti de sunucu daha iyiydi.
- Finalde yaptığı yemeği tatmak için kaşıklayan ve yemeği karıştırmaya devam eden şefler gördüm ben.
- Şu kadar zamanda şu yemeği yapacaksın dediğin şefe 10 dakika kala “Nereden başladı bu aşçılık serüveniniz?” ve türevi soruları sormamak lazım. Zaten magmaya yakınız bir de adam ocağın başında. Takıverir elindeki çatalı vallahi.
- Yarışma alanını fuardan daha kesin çizgilerle ayırmak lazım. Orası kesin!
- Bir de süre dolduysa, dolmuştur.
Parti
- Bir parti düşünün, (Bu yukarıdaki etkinliklerin partisi) Mama Shelter‘da, girişi 90 TL, biletleri Biletix’te… Vurgusu Türkiye’nin en iyi şefleri hünerlerini sergileyecek, yiyecek, içeceksiniz. Şuna emin olabilirsiniz ilk kez giden ve bu şeflerden yemek yiyen varsa bu insanların restoranlarına bir daha gitmeyebilir.
- Girişte 10 tane bilet veriliyor. Her bir şefin standında bir bilet karşılığı bir tadım alıyorsun. Ancak benim 5 biletim arttı. Ortamda yemek kalmadı. (Benim Harbiyiyorum Partimde bile herkes doymuştu Elhamdulillah!)
- Jameson iyi ki gelmiş. Jameson ve Turşu Suyu Shot midemizin acısını aldı. Açlığımızı unutturdu.
- Yiyeceklerin ebadı ve besleyiciliği konusunda şunu söyledik; “Keşke dışarıda yiyip de gelseymişiz.” -Zaten çıkışta da öyle yaptık-
- Onu da geçtim, bu şeflerimizi sen hem “Superstar” yapıyorsun. Hem de bir yandan da bu insanları hiç olmayacak bir ortamda, böyle görüntü vermemeleri gereken malzemelerle ve sunumlarla göstermek zorunda bırakıp markalarının/isimlerinin altını boşaltıyorsun.
- Üstümüz başımız yemek koktu. (Bir dahakine böyle bir şey yapacaksan yazın ya da ilkbaharda yap. Time Out gibi yap mesela.)
- Neolokal’den Maksut Aşkar (Katmer ve Tirit) ve Lokanta Maya’dan Didem Şenol (Dana Dil, Kuru Lahana ve Salsa Verde Sosu) dışında dişe dokunur bir yiyecek yoktu gerçekten. Allah onlardan razı olsun.
- Yani parti yeme-içme ehli insanlara pek bir şey sunamadı. Ortam onlar için fazlasıyla travestiydi. Şarap denemeye gelenlere falan üzülüyorum. Ne diyorlar acaba?
- Koza Gıda fuarda yoktu ama numunelik “Tabasco” soslarını sunduğu minik standı ile tüm etkinliğe damgasını “Acı” vurdu.
- DJ’in sevgilisi olduğunu düşündüğüm Uzakdoğulu kız partinin başından sonuna dans etti. Hani milleti gaza getirmek için sanırım. Hiç gerek yok “Umami” :) Biz zaten kopmaya hazırız.
Sonuç: Bütün organizasyonlar birbirine girince tıpkı “Canım Türkiyem” gibi bir görüntü çıktı ortaya. Kalabalık, şaşkın ve karışık…
İlerleyen yıllarda eksikliklerin giderilip daha iyi organizasyonlara imza atılacağına inanıyorum. Sektörün bu tip organizasyonlara ihtiyacı var. Ama ne olur sonrakilere daha dikkatli olalım.
Biz bu sektörü seviyoruz ve ülkemizde daha çok gelişmesini istiyoruz. Çünkü bunu hak eden topraklar üzerindeyiz.
Vesselam!