Gıda Ürünlerine Zam ve Ötesi
Her gün mal ve hizmetlere zam üstüne zam geliyor. Kimileri kabul etmese de Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz var. Türk Lirası, paramızı sağ cebimizden alıp, sol cebimize koyana kadar dünya finans piyasasında değer kaybediyor.
Bunun ne anlama geldiğini tam olarak idrak edemeyenler olabilir, izah etmeye çalışayım;
Eskiden Ukrayna, Kamboçya, Lagos gibi ülkelerde çalışanlar için “Adamlar ayda 150-200 USD’ye çalışıyorlar” diyorduk. Ucuz iş gücü için gösterdiğimiz ülkelere örneklerdi bunlar. Şu anda Türkiye’de asgari ücreti dolar kuruna bölerseniz karşınıza benzer bir rakam ortaya çıkıyor.
İç pazarda Türk Lirası’nda böylesi bir değer kaybı ürün tedariğinde kara borsayı ve stoklamayı tetikliyor.
PİYASADA “BAĞIRSAK” YOK
Mesela reel bir örnek; Şu anda piyasada “bağırsak” bulunamıyor. Sosis, sucuk ve ilgili ürünler için bağırsak tedarikçileri piyasa karar noktasına varamadığından ürün satışını durdurmuş durumda. Benzeri örnekler her sektör için geçerli. Tanıdığım bir sosis imalatçısı geçtiğimiz yıl kilosunu 55 TL’ye verdiği sosisini 2021 yılı ilk çeyreğinde önce 65 TL’ye, sonra ikinci çeyrekte 75 TL’ye, 2 ay önce 85 TL+KDV’ye ve nihayet dün 105 TL+KDV’ye çıkardı. Bu gidişle hiç şüphesiz 2021 yılı bitmeden bir zam daha yapacaktır. Yeni lokanta açmaya niyet eden bir arkadaşım son iki ayda (daha lokantayı açamadan, yani menüsündeki ürünleri daha satışa çıkarmadan) zihninde üçüncü zammını çoktan yapmış halde.
İthal ürünlerde, ambalajlarda ve paket malzemelerinde fiyatlar hepten uçmuş. Yani bir restorandan hizmet alırken “Çok pahalı!” demeden önce iki kere düşünmenizi tavsiye ederim. Çünkü önümüzdeki ay daha da pahalı hale gelebilme ihtimalleri yüksek. Sorun onlarda değil. Sorun ekonomide.
Hadi restoranlar pahalı ve katma değerli (lüks ve zevklere yönelik) ayrıca hadi tamam dolarla da kazanmıyoruz. Lakin en basitinden temel tüketim malzemeleri için Türkiye genelinde binlerce şubesi olan ekonomik fiyatlı bir markete şöyle bir göz atalım. 2019’da 5,55 TL olan 1 kilogramlık Rize çayı 2021 Mart ayında yine aynı markette 22,90’a, 5 litrelik ayçiçek yağı 12,45 TL’den 62 TL’ye 2,5 kilogramlık Baldo pirinç 7,40 TL’den 29,50 TL’ye yükselmiş durumda. (Şu anda bu fiyatlar benim yazdıklarımdan daha da yüksek.) Bakın iki misli değil, temel gıdada dört misli, beş misli fiyat artışından bahsediyorum. Fiyat artışlarında mantık aramamız gereken bir çizgiyi çoktan geçtik artık.
pagead/js/adsbygoogle.js”>BU DENLİ ŞİDDETLİ…
Pandemi başlarken 2021 ortasında iki yarım ekmek döner ve iki ayrana üçlü hanelerde bedel ödeyeceğimizi -her nasılsa- tahmin ediyordum. Dünya ekonomisinin karışacağını, büyük bir sınavdan geçeceğimizi, birçok ülkenin bu ekonomik krizde silkeleneceğini öngörebiliyordum. Ne yazık ki dediğim gibi de oldu ve olmaya devam ediyor…
Evet, tüm dünyada enflasyon var ve onca doların basılmasının, pandemide işletmelerin kapalı kalmasının sonuçlarının böyle olacağını kestirebiliyorduk. Ancak Türkiye’de bu denli şiddetli olabileceğini öngöremedik.
En başta “Ekonomik kriz yok. Türk Lirası çok iyi durumda. Dolarla kazanmıyoruz ki canım” diyenler ceplerinde dolarları ve euroları istiflemiş halde kar realizasyonu peşinde. İç piyasada döviz ile işlem yapıp döviz ile çekler yazıyorlar. Faizlerin düşük tutulması ile beklenen girişimcilik ve yatırımcılık ruhu da tıpkı stokçuluk mantığı gibi rafa kaldırılmış ve üstü örtülmüş durumda.
Hepimiz frenleri patlamış bir otobüsün içinde yokuş aşağı saatte son sürat hızla duvara karşı gidiyoruz. En zengininden en fakirine herkes bu kazadan büyük zaiyatlarla ayrılacak. Arabasının, evinin fiyatı iki/üç misli artan da sevinmesin, kiracısına fahiş fiyatla zam yapan da sevinmesin, elindeki birikimi dolar olduğu için sermayesini ikiye katlayan da sevinmesin.
Dedim ya hepimiz aynı otobüsün yolcusuyuz. Umarım Türk milleti olarak en az zaiyatla bu elim kazadan kurtuluruz.
Salih Seçkin Sevinç – OdaTV Yazıları