Velimeşe’de En İyi Izgara Et Nerede Yenir? Merkez Köfte ve Et Salonu, Ergene, Tekirdağ
Asrın Keşfi: Merkez Köfte ve Et Salonu, Et Lokantası!
Siz Velimeşe’yi karpuzuyla bilirsiniz. Oysa ki Velimeşe bozası ile de ünlü Tekirdağ Ergene’ye bağlı minik bir beldemiz. Burada bir et lokantası bulduk ki, üç kelime ile hey Allahım hey, iki kelimeyle, “Asrın Keşfi” adeta. İsmi Velimeşe Merkez Köfte ve Et Salonu. Ama açıkçası buraya öylesine, basit bir köfte salonu gözüyle bakan ve küçümseyen kişi büyük bir gaflet ve hatta inanılmaz bir dalalet içindedir.
Çok şükür biz bu gaflete düşmeyenlerdeniz. Rabbimiz bize bu yetkiyi uzay zamanda bir süre önce verdi. Burada bir et lokantası var ki Nusret halt etmiş! Erzurumlu kupacı istediği kadar dünya kupasını ellesin, Velimeşe’deki bu et lokantasının yanından dahi geçemez. Geçse bile bu lokanta onun gözlerine görünmez, gösterilmez! Zira onlar aynı ayette bahsedildiği üzere “Kalpleri vardır; onlarla kavramazlar, gözleri vardır; onlarla görmezler, kulakları vardır; onlarla işitmezler.” (Ayetin gerisini siz okursunuz artık.) Hatta bu yaramaz Nusret var ya bu Nusret; bununla da kalmaz, o da bunca (sözde) şaşalı yaşamına rağmen ömründe bir kez olsun buraya gelmiş olmayı, burada et yemiş olmayı (görebilse) ister.
Neden?
Çünkü Velimeşe Merkez Köfte ve Et Salonu samimi. Sahici. Aile işletmesi. Uygun fiyatlı. Hayatın içinde. Dışarıdan bakınca içerisindeki cevheri asla göstermiyor ve ihtiva ettiği aşırı lezzet ile keşif değeri taşıyor. Hüseyin Bey buranın amiralı. Eşi ve çocuğu ile birlikte işletiyor. Biz gittiğimizde öğle servisi bitmiş, Hüseyin Bey çiftliğe kaçmış, işi hanımı ve çocuğu ele almıştı. Teyzem bize güzel bir şekilde vitrindeki etleri tek tek saydı. Biz de kalp gözümüzle dinledik. 6 duyumuz ile hissetmeye çalıştık.
Zaten kapıdan girer girmez hemen kapının solundaki vitrini ve orada sergilenen etleri görmemeniz imkansız. (Bir tek Nusret göremez, nedenini yukarıda açıkladık.) Efendim şöyle adetle seçiyorsunuz…
“İki kalem pirzola, iki böbrek, iki antrikot, iki köfte, iki bonfile, iki sucuk…” diyerek ve sonra hepsi tartılıp fiyatlandırılıyor. Sonra bütün bu seçtiğiniz lezzetler üzerlerinde az bir yağ gezdirildikten sonra direkt ızgarayı boyluyor. Bir iki basamak çıkıp üst salonda masamıza oturuyoruz. Masaya gelen kaşık salata ve Silivri Arslan tava yoğurt harika. Zaten salata ve yoğurdun gelişinden, mekanın salaşlığından ve fakat hizmetin seriliğinden kalbimizi fetih edecek bir yere geldiğimiz belli.
Bonfile Öncesi Sessizlik
Masamıza önce en çabuk pişen etler geliyor. Bunlar da köfte ve sucuk tabii ki. Sucukları kendileri yapıyorlar. Köfteleri de… Sucuklar mükemmel. Yer yemez vitrinin karşısında kurutulmak için asılmış, yeni basım sucuklardan eve götürmek için sipariş veriyoruz. Köfte, kasap köftesi. Ama antrikot ve pirzolalar geldiği anda ortam yıkılıyor. Tabağa pirzola ve antrikotun suları saçılıyor. Bir pirzoladan ısırıyoruz, bir antrikottan kesiyoruz, bir salataya kaşık atıyoruz, bir yoğurt çatallıyoruz. (Böyle gelişine) Aşırı iyi bir yemek ile karşılaşıldığında ilk gösterge konuşmaların bir anda sonlanmasıdır.Masamızda çıt çıkmıyor! Adeta ibadet eder gibi huşu içerisinde etlerimizi “Imm, off, Hımpff” sesleri eşliğinde midemize indiriyoruz. Böbrek ise resmen bonfile öncesi sessizlik gibi. Bu zamana kadar yediğimiz en iyi ızgara böbrek olabilir. Parmaklarımızı yalamak ne kelime, hemen Velimeşe’ye nasıl yerleşirizi düşünmeye başlıyoruz. (Bir de nasıl oldu da kendimizi bir anda burada bulduğumuzu.)
“Bu Velimeşe neymiş yahu!?” diyoruz kendi kendimize. Tüm bedenimizi ulvi bir mutluluk kaplıyor. Sadece lezzetli bir yemek yemenin değil, daha üstün, varoluşsal bir anın hazzını yaşıyoruz resmen. Vay Velimeşe vay! Bir büyük lezzet noktasını bizden yıllarca saklamışsın.
Son olarak bonfilemiz geliyor. Pişimi, lezzeti, suyu için mükemmel diyemem. Çünkü ötesi. Adeta Metaverse!
İşte o anda Nusret geliyor aklıma. Vah, zavallı diyorum ve tam da o esnada yine mübarek bir ayet-i kerime geliyor aklıma: “Her nefis kazandığına bir rehindir.” Yani kazandığını düşündüğün hayatın içerisine kendini rehin bırakıyorsun diyor kısaca. Oysa ki yaşamın sana sunacağı zevkler senin tahayyülün ötesinde. Vah zavallı Nusret vah! Neleri kaçırdığını bir bilsen.
Neyse. Şimdi varoluş ve tasavvufa girmeyelim ve yatay dünyaya hızlı bir dönüş yapalım.
Merkez Köfte ve Et Lokantası’nda garson bir abla var. Bize illa et çorbamızı da için öyle gidin dedi. Bu sağlam pazarlamacı ablamızı kırmadık ve tatlı niyetine onca ızgara etin üstüne bir de et çorbası içtik. O da gayet güzeldi ama elbette aç olsaydık daha ulvi olacaktı. Öğrendik: Lokantaya sadece bu çorbayı içmeye gelenler varmış. Ayrıca etler bitse de her öğün bu çorba hazırmış. Merkez Köfte ve Et Lokantası sahibi Hüseyin Bey bir et uzmanı imiş. Kendi çiftliği ve hayvanları var imiş. Oğlu okul sonrası anne babasına yardıma geliyor imiş. (Oğlan bizle hemen hiç ilgilenmedi. Nerede Trak, orada bırak, üç kez büyümüş de küçülmüş bir hali vardı.)
*En yeni mekan ve lezzet keşiflerimizi için HarbiYiyorum Instagram hesabımızı takip etmeyi unutmayın.
Neyse efendim. Yine edebiyata girdik istemsizce…
Hüseyin Abi’nin kendi çiftliği olsa da, olmasa da etler mükemmel.
Burası kırmızı et konusunda uzman ötesi bir yer.
Tavsiye etmiyoruz, yineliyoruz ve burası için “Asrın Keşfi” diyoruz. Şüphesiz dedik ve oldu bile.
HarbiYiyorum selam eder.
Merkez Köfte ve Et Salonu
Dedebal Cad. Velimeşe, 59880 Çorlu/Tekirdağ
Tel: 0535 3548694