Carlstadt’da En İyi Cowboy Steak Nerede Yenir? Steve’s Sizzling Steaks, New Jersey, Amerika
Yemin ederiz buraya ikinci gelişimiz. Steve’s Sizzling Steaks, yani Türkçesi “Steve’in Cızırdayan Etleri”. İlk gelişimde, burada New York Steak yemiştim ama ikinci gelişimde anladım ki olay aslında Cowboy Steak imiş. (Yani Kovboy Bifteği) Peki Cowboy Steak nedir? İri kemikli Rib-Eye Steak, yani iri kemikli bir antrikot. Ama burada yiyeceğiniz ete öylesine bir antrikot demek, su aygırına “Aslında bu bir tavuk!” demek gibi bir şey.
Şimdi öncelikle Steve’s Sizzling Steak House‘ın tarihinden başlayalım. Mekan oldukça eski. İçeri girdiğinizde eski ahşap kokusuyla birlikte bir sürü yaşanmışlık “Zbam!” diye yüzünüze vuruyor. Dile kolay kuruluşu 1936. İkinci gidişimizde 87.yılını kutluyordu. Öyleli eski, maşş!
İçeri girer girmez duvardan, tavandan sarkan objeler; doldurulmuş hayvan başları, eski resimler ve fa-fular ile kendinizi adeta rustik bir av evinde hissediyorsunuz. Mekandan akan salaşlık sizi şaşırtmasın. Bu Amerikalıların eskiyi koruma ve değer bilme kanunu. Düşünülmüş bir şey yani. Her şeyi yenilemek Orta Doğuluk aslında. Orta demişken, ortadaki barda Blaze Damiani iri cüssesi ile size bakıyor. Bu kişi tabelada ismi geçen Steve’s in torunu. Blaze üçüncü kuşak. Rahmetli Steve ise yaşadığı hayattan büyük bir zat-ı muhterem imiş. Hayatında iki kez uçak kazası yaşamış, ikisinden de sağ çıkmış. (Öldürmeyen Allah öldürmediği gibi bir de kuluna mucize ekliyor işte.)
Hop!
Eğer rezervasyon yapmadan giderseniz hemen karşınızda bir bar var. Oraya oturup bir-iki drink alırken bir masanın boşalmasını ve size yer gösterilmesini bekliyorsunuz. Beklemesi bile zevkli. İkinci biradan sonra “Et yemesem de olur.” diyecek kıvama geliyorsunuz zaten.
Neyse, sıranız geldi, masanıza oturdunuz diyelim. Her Amerikan restoranında ilk ne içeceğiniz sorulur. Aynı uygulama burada da geçerli. Ne içeceğinizi söyleyip etrafı ve yemek yiyen insanları incelemeye başlıyorsunuz.
Sonrası basit. Başlangıç (Starters) falan fanteziniz yoksa direkt menüden “Sizzling Entrees” kısmına geçin ve oradan Cowboy, Fileg Mignon, New York, Porterhouse, T-Bone gibi Allah ne verdiyse zevkinize göre bir tanesini söyleyin. Burada en büyük et, 22oz’luk (623 gram) Cowboy Steak. Masadaki tüm arkadaşlar biz burada Cowboy Steak’ten başka bir şey yemeyiz diyince biz de öyle yaptık ve kendimizi onların “Steakhouse” ilim ve irfanına teslim ettik.
Pala bıyıklı ama kendisi kıl görünümlü bir delikanlı, etimizin nasıl pişmesini istediğimizi sordu. Adam duruşu, abartılı konuşması, tavrı ile tam bir sahne sanatçısı adeta. İşini de seviyor belli.
Evet!
Allah’tan masadakiherkes eti medium, medium-rare (orta, orta-az pişmiş) söyledi. Gurur duyulası bir andı bizim için. Heyecanla beklemeye koyulduk.
İnanır mısınız? Biz daha biralarımızı yarılamıştık ki, etlerimiz geldi. Üstelik cızır cızır. İşte “Sizzling” deyişi buradan geliyor. Bakır görünümlü sıcak, kayık bir tabak, tabağın yüzeyinde cızırdayan, soya sosuna benzeyen bir sos ve üstünde de ızgara edilmiş kemikli böyle kafamız kadar bir et. Cowboy Steak tam da bu işte. Onun üzerinde de çifte kavrulmuş patates kızartmaları.
Hey maşallah!
Şöyle patates kızartmalarını, etin üzerinden sıyırınca alttaki kemikli nefaset bize hemen göz kırpmaya başladı. Et kendi sosunda inceden yüzüyor, burnumuza o sostan mütevellit baharat kokusu geliyordu. Hemen etin ucundan bir parça kesip sosa sıvayarak ağzımıza attık.
Aman Allahım!
Bu nasıl güzel ve lezzetli bir et. Düşünsenize üstelik bu daha ilk ısırık. Daha et bitene kadar gidecek çok yolumuz var. Patatesleri de alıp etin sosuna bandırarak yemeye başladık. Sos da ne sos anam babam! Sonradan öğrendik ki; bu hafif soyamsı ama soyadan daha baharatlı bir aromaya sahip olan “Maggie” ya da Almanların “Würze” ismini verdikleri bir sos. (Würze: Spice, yani baharat demekmiş bu arada.) Hem ızgara patatese, hem de ızgara ete çok yakışıyor. Hiç acımayın bir yerlerde bulursanız alın. Zira biz Türkiye’ye giderken düzinelerce götüreceğiz.
Neyse efendim. Patatesleri etin üzerinden kazıdıkça “A, a! Bir de ne görelim. Etin kenarında O Maggie sos içinde yüzen üç küçük öyle her yerde bulamayacağınız, şaka gibi mantarcıklar. Meğer bu mantarcıklar da Steve’s Sizzling Steaks‘in alamet-i farikası imiş. Onları da zaten eşantiyon diye hemencecik midenize gönderiyorsunuz. Bir anda, cebinde para bulmuş çocuk gibi sevinmeler falan. Masada aslında büyük tiyatro var, anlayana tabii!
Peki sonunda ne mi oluyor dostlar?
Daha önce hayatımızda sonuna kadar bu denli iştahla gitmeyi düşündüğümüz bir ette, sona yaklaşırken bu denli tıkandığımızı hiç hatırlamıyoruz. Lakin “Öf, tıkandım, bittim!” der iken bile alter-egomuz “Bu et bitmesin, bu yemek sonlanmasın kanka!” diye beynimizin “limbique” sistemine şuh bir biçimde fısıldıyordu.
Fıs,fıs,fısss!
Bu arada küçük bir detayı söylemeyi unuttuk. Her et siparişine önden bir de salata geliyor. Sosunu siz seçiyorsunuz. Biz “Blue Cheese Sos” seçtik. Mükemmel oluyor. (Blue cheese sosun dibine patates bile bandık.) Biz yönlendirmiş olmayalım ama siz de blue cheese sosu tercih edebilirsiniz.
Diyeceğim o ki; bizim Türkiye’deki “Steakhouse” lar şuraya bir gelsin de farklı bir konsept nasıl olur görsünler. Emin olun; havuç dilimi şovsuz ve tamamen farklı bir “Steakhouse” mümkün.
Buralarda et yemeyi nasip eden ve bize “Burayı da yaz kulum!” diyerek şevklendiren Rabbimize hamd-ü senalar olsun.
Vesselam.
Steve’s Sizzling Steaks
Adres: 620 NJ-17, Carlstadt, NJ 07072
Tel: +12014389677