GURME NOTLARIOdaTV Yazıları

İslamiyette İçki Neden Yasak?

Müslümanlıkta Yeme-İçme Yasakları

Geçtiğimiz iki hafta semavi dinlerin yeme-içme dünyamıza nasıl yön verdiğini anlatan yazılar kaleme almıştım. Önce Yahudilik, sonra Hristiyanlık derken bu haftaki konumuz Müslümanlık ve müslümanlığın yeme-içme biçimlerini nasıl etkilediği…

ORUÇ

İçinde bulunduğumuz ay Ramazan. Bu ay kelimenin tam anlamıyla Müslümanların gastronomi ayı. Hiç şüphesiz iftar ve sahur sofraları çok iyi planlanıp organize edilir ve bu aya özel yemekler, yiyecekler sofralara çıkartılır. İftarda tüketilmesi tavsiye edilen yiyecekler için “iftariyelik” diye bir kelime vardır mesela. 

Oruç İslam dininin beş şartından biridir.

Oruçun Arapça karşılığı “Savm” yani “Tutmak” anlamına gelir. Kendini en tabii beşeri ihtiyaçlarından (nefs) tutmak, sakınmak demektir. Böylece beden üzerinde irade tesis edilmiş olur. Müslümanlar Ramazan ayı boyunca gün doğumundan gün batımına kadar bir şey yiyip içmez ve cinsel ilişkiye girmezler. 

Akşam iftar menüsü planlanırken vücudun gün boyunca eksilen değerlerine göre su, tuz ve diğer mineraller, kan şekerini yükseltecek yemekler hazırlanır. Hurma ve hoşaf şekeri, çorba, zeytin, peynir, pastırma, sucuk ve turşu tuz eksikliğini giderecektir. Özellikle bazı yiyeceklerin Ramazan ayında tüketimi çok artar. Türkiye’de tüm yıl boyunca tüketilen güllaçın %70’i sadece Ramazan ayında satılmaktadır. Pastırma ve hurma da aynı şekilde bilhassa Ramazan ayında satış grafiği yükselen yiyeceklerdendir. Türklerde ayrıca “Ramazan Pidesi” çok meşhurdur.

Sahurda ise gün batımına kadar aç kalacak bedenin yoksunluğu üzerine planlama yapılarak yemek yenir. Mesela sahurda çok tuzlu yemeklerden uzak durulur ve uzun süre tokluk hissi verecek yemekler tercih edilir.

person s hands covered with blood
Photo by NEOSiAM 2021 on Pexels.com

YEMEK YASAKLARI

Müslümanlıkta sadece leş, kan, domuz eti ve Allah adına kesilmeyen hayvanlar ve içki haram kılınmıştır. Bunun haricinde yeme-içmekten zevk almak asla yasaklanmaz. İslamiyetteki yemek yasakları Yahudiliğe göre daha esnektir.

Hatta Müslümanlıktaki yeme-içme ile ilgili yasaklar İslamiyet gelmeden önceki putperestliğe kıyaslandığında büyük bir rahatlama ve özgürlüğü de beraberinde getirmiştir. Çünkü İslamiyetten önce Arap Yarımadası’nda putlara çocukların kurban edilmesi, kimi yiyeceklere din adamları dışında kimsenin el sürememesi, hatta birçok yiyeceği sadece erkeklerin yiyip, kadınların asla yiyememesi gibi durumlar da söz konusuydu. 

Kuran-ı Kerim’de beş ayrı surenin ayetlerinde yemek yasakları birbirini tekrar ederek açıklanmıştır. Bunlardan iniş sırasına göre lk ayet En’am Suresi’nden 6/145’tir. “De ki: bana vahiy olunanda leş, akıtılmış kan, domuz eti ki pistir ve yoldan çıkarak Allah’tan başkası için kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum; fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir. Doğrusu Rab çokça bağışlar ve merhamet eder.” 

Nahl Suresi 16/114-116: “Yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, Allah’ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O’nun nimetine şükredin. Allah size ancak, leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Darda kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak üzere bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder. Diliniz yalana alışmış olduğu için, her şeye ‘şu haram bu helaldir’ demeyin ki Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise saadete şüphesiz erişemezler.” 

Bakara Suresi 2/173 ayetinde benzer koşullar tekrar edilir. 

Maide Suresi 5/3’te konu biraz daha açılır: “Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası anılarak kesilenler, boğulmuş, bir yerine vurarak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları canları çıkmadan evvel kesmemişseniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Açlıktan darda kalan yiyebilir. Doğrusu Allah bağışlayandır, merhametli olandır. “

Maide Suresi 5/5’inci ayette ise Müslümanların diğeri semavi dinlerin mensupları ile (Hristiyan ve Yahudi) bir araya gelmesini ve birlikte yemek yemelerini tasvip eder niteliktedir: “Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir.” der.

İÇKİ YASAKLARI

Yedinci yüzyılda Medine ve çevresinde hurma şarabı içilirdi. Buna “temr” ya da “büsr” derlerdi. Farslılar üzümden yapılan şarap içer, Habeşliler pirinç ve darıdan yapılan şarabı içer, Yemenliler ise baldan yapılan bir içkiyi tüketirlerdi. 

Kuran’da içki ilk kez Nahl suresinde geçer ve faydalarından bahsedilerek “güzel rızık” olarak nitelendirilir. Bu ayet daha savaşlar başlamadan önce Hz.Muhammed Mekke’deyken erken dönem ayetleri arasındadır. 

Nahl Suresi (16/67) şöyle der: “Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerinden içkiler yapıyor, güzel rızık ediniyorsunuz. Bunda akıl erenler için ibret vardır.”

Fakat zamanla içkinin müslümanlar içindeki bazı vukuatlarda zararları açıkça ortaya çıkmaya başlamıştır. Mesela iyi bir iman sahibi olan Hz.Hamza bir parça ciğer için Hz.Ali’nin iki devesini öldürmüş. Birçok müslümanın öldüğü Uhud Savaşı’ndaki kayıpların nedeni birtakım ashabın sabahlara kadar içki içmesi olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca içkili bir halde namaza gelen imamın yaptığı yanlışlar ile ardı ardına gelen üç ayetle içki İslam dininde tamamen yasaklanmıştır. 

Bakara Suresi (2/119): “Sana şarap ve kumarı sorarlar. De ki ikisinde de bazı faydalar vardır. Ama ikisinde de büyük günah vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından daha büyüktür.”

Nisa Suresi (4/43): “Ey inananlar! Sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.”

Maide Suresi (5/90-91): “Ey inananlar, şarap, kumar, putlar ve fal okları şeytan işidir. Bunlar pistir. Bunlardan kaçının ki, mutluluğa eresiniz. Şeytan hile ile, şarap ve kumar yoluyla aranıza nifak ve düşmanlık sokmak ister. Sizi Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan vazgeçirmeye çalışır. Artık bunları bırakıyorsunuz, değil mi?”

Tabii bu ayetlere göre Hz.Peygamber sonrası gelen mezhepler farklı yorumlar getirmiştir. Mesela Hanefi mezhebi kurucusu Ebu Hanife cemaatine bazı cins şarapları içme izni vermiştir. Ebu Hanife; “Meşrubat kükreyip, kükremesi istidad ile üzerindeki kaymağı ve tortuyu atmadıkça tahammür etmez.” diye buyurmuş. Böylece hoşaf, şıra, boza, sirke gibi içkilere sarhoş olunmaması kaydıyla izin vermiştir. Şafiiler, Malikiler ve Hanbeliler için ise alkollü içki içmek sarhoşluk versin ya da vermesin tamamen yasaktır. 

Ayetlerle gelen anlayışla beraber İslam dini içki içenlere herhangi bir ceza koymamıştır. 

farmer feeding cute lambs with milk
Photo by Rachel Claire on Pexels.com

KURBAN

Tarihte semavi dinlere kadar Putperestlikte ve Paganizmde insan kurban edilişine sıkça rastlanır. Semavi dinlerin kurucusu olan Hz.İbrahim, bunu oğlunu kurban etmek yerine bir koç kurbanı ile ikame ederek değiştirir. Sümer metinlerinde Hz.İbrahim’in zamanında en büyük erkek çocuklarını diri diri yakarak kurban etmenin bir gelenek olduğunu görüyoruz. İşte İbrahim asıl bu geleceği bozmuştur.

Hz. İbrahim’in kurban alegorisinin bir benzeri de Truva’ya sefere çıkmakta olan Agamemnon’un hikayesine benzer.

Agamemnon tanrıların kızını kurban etmesini istemesi üzerine tam da bu emri yerine getirecekken Tanrıça Artemis’in kızına ikame bir hayvan göndererek kızını kurban etmesinden kurtarması, İbrahim’in hikayesi ile neredeyse birebir örtüşmektedir. Kurban kelimesi dilimize İbranice “Korban” dan geliyor. Eski Ahit’te Hz.Nuh’un tufandan sonra kurban kesişi aktarıldığı için kurban sadece İslamiyet’te değil Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da var. 

İslamiyet’te kurban da aslında o dönemde “Cahiliye Dönemi”sadece putlara ve diğer tanrılara adanan, ayrıca etleri asla yenmeyen hayvanların, insanlar tarafından da paylaşılıp yenilebilir olmasını sağlayan bir yenilik/anlayış getirmiştir. 

lighted candles on black metal candle holder
Photo by cottonbro on Pexels.com

Özetle;

Kuran’da kurban kesmek vardır ve Kevser suresi ikinci ayeti “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” ile sabitlenmiştir. Lakin Kuran’da “Kurban Bayramı” yoktur. Muhtemelen bu, yoksullara yılda bir kere et yedirmek amacıyla sonradan bayramlaştırılmıştır. 

Evet. Böylece üç hafta boyunca elimden geldiğince ve kendi okuyup öğrendiklerimden derleyerek “Semavi Dinler”in inananlarına yeme-içme bağlamında nasıl etki ettiklerini dilim döndüğünce yazıp anlatmaya çalıştım. 

Öyle ya da böyle yiyip içtiklerimiz inanç sistemleri ile çok alakalı.

Bugün diyetetiğin başlangıcının inanç sistemleri olduğunu söylersem, sanırım yanılmış olmam.

Böylece Ramazan ayı da bitti sayılır. Bayrama eriştik. İyi bayramlar.

Afiyetle kalın…

Salih Seçkin Sevinç

*Bu yazının orijinali ilk olarak 09.05.2021 tarihinde Odatv’de yayınlanmıştır.

Salih Seckin Sevinc

Harbiyiyorum.com kurucusu ve yazarı. 2009'dan beri yeme-içme üzerine keşifler yapıyor. Araştırıyor, yiyor, içiyor, videolar/fotoğraflar çekiyor, düşünüyor ve yazıyor. 2021 - "Ruhani" (Roman) 2018- "Ölüm Yolcusu Abdülüver'in Tuhaf Seyahatleri" (Roman) 2016 - "Harbi Yiyorum - Türkiye'de Harbiden Nerede Ne Yenir?" (Yemek Kitabı) 2015 - "Her Şeyin Başı Blog" (İş Kitabı) 2014 - "Social Media for Real" (İngilizce İş Kitabı) 2012 - "Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya" (İş Kitabı) kitaplarının yazarı. 2018'den bu yana ODA TV "Lezzet Peşinde" köşe yazarı, Eylül 2019'da KRT'de "Harbi Yiyorum" programını hazırlayıp sundu. Şu anda "Nerede Ne Yenir?" cümlesinin altını doldurmaya ve lezzet keşiflerini/öğrendiklerini size aktarmaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir