En İyiler

İstanbul’un En İyi 7 Sokak Lezzeti – 2018

İstanbul’un En iyi 7 Sokak Lezzeti – 2018

5 yıldızlı restoranlar bile bir kenarda dursun, İstanbullu için sokak lezzetlerinin yeri apayrıdır. Fabrika üretimi olmadan, emekçi esnafın elinden çıkmış sokak yemeklerinin lezzeti de tartışılmaz. Eskiden sokaklarda sabah poğaça, yoğurt, sandviççiler; akşam da bozacı, lahmacuncu, ciğerci dolaşırdı. Gel gelelim günümüzde sayıları yok denecek kadar az. O yüzden her ne kadar kendileri büyük lezzetler olsa da, bulmak zorlaştığından bu listeye giremediler. Ama sanmayın ki tatları hala damağımızda değil…

Bizler de İstanbul’da sokağa çıktığınızda ilk akla gelen ve erişmesi kolay lezzetleri bir araya topladık. Kimi zaman satıcısının kafasında gezen, kimi zaman dört teker üstünde saatten saate yeri değişen dükkanlarda satılır bu lezzetler.  Turistleri bile bağımlısı haline getiren sokak lezzetlerimiz tek başlarına lider değil sonuçta. Aldıktan sonra tüm restoran manzaralarına taş çıkartacak İstanbul ara sokakları, boğaz ve parklarımız var. Peki sokaktan ne alınır? İstanbul’un en iyi sokak lezzetleri neler? Gelin birlikte bakalım.

1- Kokoreç

İlk sıra tabii ki kokoreçin hakkı. Malumunuz, Avrupa Birliği’ne girme işlemleri tamamlansa, halkımız sırf bu lezzet uğruna hayır oyu kullanır. Ülkede kokoreç uğruna seferberlik ilan edilir. Kendisinin aslında oldukça sağlıklı bir besin olduğunu da unutmamak gerek. Gerek ülkemizde, gerek İstanbul’da göz bebeği. Beyoğlu’nda bir ara sokakta, mahallenizin merkezinde el arabası üstünde dumanlar çıkan kokoreç tezgahını görebilirsiniz. Yine de bilindik yerlerden şaşmamak gerek. Malumunuz hijyen açısından dikkatli olunması gereken bir lezzet. 8 Kasım Dünya Kokoreç Günü‘nü de es geçmeyelim. :)

2- Midye Dolma

İstanbul’un her mahallesinde mutlaka bir midye dolma tezgahı vardır. Satıcısı saatten saate kalabalığa göre yer değiştirir. Kimi zaman bir bar çıkışında yarım saate bitirir midyelerini, sıcak yuvasına döner. Elde satılan midye en lezzetlisidir. Satan emekçiler özene özene elleriyle seçerler midyelerini. Sabahın erken saatlerinde alıp, pişirip öğleden sonra tezgahlarını açmaya başlarlar. Midyeleri bitince de yavaş yavaş kaybolurlar. Çiftlik midyesi gibi değildir bu midyeler. Lezzeti, tazeliği bambaşkadır.

3- Tükürük Köftesi

Tükürük dediysek, efsanesi gibi tükürüklü değil bu lezzet. Maç, konser, festival gibi kalabalık etkinliklerin bitiminde dışarıda mutlaka bir köfte tezgahı vardır. Yorulan insanlar içinse, dünyanın en pahalı yemeği tükürük köftesinin yanından bile geçemez o an. Izgarada pişen köfteler sıcak kalsın diye kenara alınmış, yenileri de yolda pişiyordur genelde. Her tezgahta biri pişirir, diğeri hazırlayıp paraları toplar. Hızlı hızlı satılır köfte ekmekler. Ekmek arasına köfteler konulur isteğe göre soğan, yeşillik, domates, biber atılır. Hafif de tuz serpilir. Bizler de afiyetle yeriz. Kimi zaman sucuk ekmek de satılır bu tezgahlarda.

4- Simit

Şüphesiz ki İstanbul simidi diğer simitlerden hem farklı, hem de bana kalırsa en lezzetlidir. Sabah-öğle-akşam yenilir simit. Arasına peynir-domates konulur, yanında zeytin ısırılır. Yeri gelir çay-simit yaparsınız, yeri gelir simit-ayran. İster al evinde ye, istersen sahilde sıcacık simidini alıp çay ile birlikte masmavi denize karşı ye. Hem ucuz, hem doyurucu, hem lezzetlidir simit. Zengin, fakir farketmeden herkesin sofrasına girer. Yükselen susam ve pekmez fiyatlarından eski tat her yerde bulunmasa da, İstanbul’un simidi herkesin kalbinde büyük yer kaplar. Kırmızı belediye arabalarıyla tükenen, baş üstünde tezgah gezdiren abilerden ise geriye “Simitçi-eah” bağırışı kalır.



5- Halka Tatlısı

Hiç utanmaya sıkılmaya gerek yok. Hepimiz biliyoruz ki kerhane tatlısı olarak da geçiyor, sokak tatlısı olarak da. Kızartılmış hamurun şerbet ile buluşmasıyla ortaya çıkan bu lezzeti İstanbul’un her yerinde bulabilirsiniz. Şekli gereği, halka tatlısı adı daha yaygındır. Çıtır çıtır olan halka tatlısı bir de sıcaksa sizlere tatlı krizi yaşatabilir. Halk pazarlarında bile mutlaka bir halka tatlıcısı gezer.

6- Mısır & Kestane

Bu ikisini bir birinden ayırmamak daha doğru olur. Çünkü yazın mısır satan esnaf, mevsim değiştiği an kestane satmaya başlar. Tezgahta önce mısır satılıyorsa, ara geçişlerde kestane közün yarısını kaplar. Kış geldiğinde ise tüm tezgah kestane kaplıdır. Kış bitiminde ise gitme sırası kestaneye gelir. Özellikle Taksim, Kadıköy gibi merkezi yerlerde beş adımda bir görürsünüz bu tezgahlardan. Mısırınızı ister közde istersiniz, isterseniz haşlanmış. “Tuz?” diye sorar satıcı. Sizler de afiyetle dişinizde kalıp kalmayacağını dert etmeden süt tadındaki mısırınıza gömülürsünüz.

7- Nohut Pilav

Ketçaplı pilav mı yenir tartışmasının çıkma sebebidir nohut pilav. Isıtmalı tezgahlara konulan nohut pilavın bir köşesinde de isteğinize bağlı konulmak için haşlanmış tavuklar vardır. Tezgahın yanında ise büyük bir termosta ayran, hemen yanında da turşular. Biz de evde yapıyoruz, böyle lezzetli olmuyor diye sorgulatır nohut pilavcılar. Metro çıkışlarında, sahillerde, caddelerde, taksi duraklarında mutlaka bir nohut pilavcı vardır. Yoksa da emin olun oralarda geziyordur.

Şimdiden afiyet olsun…




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir